Yumuşak Doku Enfeksiyonları

Yumuşak Doku Enfeksiyonları

Deri ve Yumuşak Doku Enfeksiyonu Neden Oluşur?

İnsan vücudunun en büyük organı olan deri, iç organlar ile dış çevre arasında bir koruma duvarı gibi görevini yerine getirir. Dolayısıyla dış ortamda bulunan birçok mikroorganizma ve toksinle sürekli ilişki içerisindedir.

Deri; epidermis, dermis, cilt alt yağ dokusundan oluşur. Epidermis, cildin yüzeyinde bulunur ve 1 mm’den daha ince bir tabaka şeklindedir. Avasküler bir yapıdır ve şu hücreleri içerir; keratinosit, merkel hücreleri, dendridik hücreler vb. Epidermisin altında yer alan dermis,önemli işlevlere sahip aktiviteler göstermesinin yanı sıra ve kan damarları, lenfatikler, fibroblastlar, ekrin ter bezleri, sebase bezleri ve kıl follikülleri bakımından zengindir. Cilt altı yağ dokusu ise dışarıdan gelen darbelere karşı tampon görevi görürken aynı zamanda enerji deposu olarak da görev alır.

Dış ortamla etkileşim sonucu cilt yüzeyinde, kalıcı ve geçici birçok mikroorganizma yaşamını sürdürür. Bazı mikroorganizmalar, deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarına sık sık neden olmaktadır.

Yüzeyel Deri Enfeksiyonları Nedir?

Piyordermiler, yüzeyel deri enfeksiyonları için kullanılan tanımdır ve deri üzerinde meydana gelen bakteriyel enfeksiyonlardır. daha önce mevcut olan deri lezyonları üzerine gelişen ekfeksiyonlar ise sekonder enfeksiyon olarak ifade edilmektedir.

Piyordermilerin nedeni:

  • Beta-hemolitik streptokoklar
  • Staphylococcus aureus

Beta-hemolitik streptokoklar içinde ise en sık A grubu streptokoklara rastlanmaktadır.

Yüzeyel Deri ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları Nelerdir?

  • İmpetigo
  • Follikülit
  • Deri Apseleri (Fronkül ve Karbonkül)
  • Sellülit

İmpetigo

Klasik olarak 2-5 yaş arası çocuklarda görülen primer piyodermi olan impetigo, basit yüzeyel ve büllöz impetigo olarak iki şekilde seyreder. Basit yüzeyel impetigo daha sık görülür. Genellikle çocukluk yaş döneminde görülen basit yüzeyel impetigo, bal rengi kabuklanma ile yavaş iyileşir. Baş, yüz ve uzuvlar gibi vücudun açık alanlarında daha sık oluşmaktadır. Bulaşıcı ve kaşıntılı olan basit yüzeyel impetigo tanısında suçiçeği, herpes simpleks virüs (HSV) enfeksiyonu, dermatit, dermatofit enfeksiyonları ve uyuz da düşünülmelidir.

Yenidoğan ve süt çocukluğu döneminde daha çok görülmekte olan büllöz impetigo ise kaşıntısızdır. İnce, kahverengi bir krutla iyileşir. Büllöz impetigo tanısında allerjik kontakt dermatit, pemfigus vulgaris, büllöz pemfigoid, eritema multiforme, ilaç reaksiyonları ve haşere ısırıkları da dikkate alınmalıdır.

İmpetigo Tedavisi

Krutların ılık sabunlu su ile yıkanarak temizlenmesi gerekir. Topikal antibiyotikler önerilmektedir. Buna yanıt vermeyen, yaygın lezyonlarda ise oral antibiyotik tedavisi uygulanabilir. Penisilin veya ampisilin/sulbaktam verilebilir.

Ayrıca selülit, osteomiyelit, septik artrit, lenfanjit, lenfadenit ve glomerülonefrit olası komplikasyonlar olarak bilinmektedir.

Follikülit

Kıl follikülünün bakteriyel enfeksiyonu olarak bilinen follikülite gram-negatif basiller, mantarlar ve virüsler neden olarak gösterilebilir ve yaklaşık 2 mm çapında eritematöz bir lezyon şeklinde kıl follikülünü çevrelerken lezyonlar skar bırakmadan kendiliğinden drene olup düzelebilir.

Follikülitler yüzeyel ve derin olmak üzere iki şekilde incelenebilir.

Yüzeyel follikülit, çocuklarda daha çok skalpda görülürken erişkinlerde ise genellikle aksilla, sakal bölgesi, ekstremiteler ve kalçada görülür ve kıl follikülünün ağzında frajil, kubbe şekilli küçük bir püstül ile karakterli olarak kendini belli eder.

Sycosis barbae olarak da bilinen derin follikülit, sakal bölgesinde görülür ve tedavi edilmezse yayılarak kronikleşir. Bu yüzden mupirosin ya da klindamisin lokal uygulamaları ile kontrol altına alınabilen derin follikülitte, çok yaygın enfeksiyon durumunda sistemik antibiyotikler uygulanabilir.

Dermatofitik follikütlerde lezyon bölgesinde kılların koparılması ağrısızdır. Hastada yüzme havuzunda ve jakuzide kalma hikayesi bulunan hot tub follikülit, nem oranının arttığı bölgelerde sık görülür. Genelde enfeksiyona maruz kalan bölgeler dış kulak yolu, areola ve ayaklar olup kaşıntı ile ağrı görülebilmektedir.

Follikülit Tedavisi

Selülit gelişmemişse sistemik antibiyotiklerin yeri yoktur ve sistemik tedavi yararlı değildir. Tedavide lezyon temizlenir ve topikal mupirosin uygulanır.Hastalık kendisini sınırlar fakat tekrarlayabilir. Tekrarladığı zaman ayda bir kez topikal mupirosin uygulaması önerilmektedir.

Deri Apseleri: Fronkül ve Karbonkül

Kıl folliküllerinin enfeksiyonu olan fronkül, çıban/kan çıbanı olarak da bilinmektedir. Vücudun kıl bulunan, özellikle sürtünme ve terlemenin olduğu bölgelerde daha çok oluşur. Ense, yüz, aksilla ve kalça en çok ortaya çıktığı yerler olup dermiste sert, duyarlı ve kırmızı bir nodül olarak başlar ve yumuşayarak ağrılı bir apse şeklini alır. Hafif kanlı, irinli bir akıntı ile drene olarak iyileşen fronkülde metisiline duyarlı MSSA ve metisiline dirençli MRSA kaynaklı salgınlar görülürse havlu, çarşaf vb. ayrılmalıdır.

Birden fazla fronkülün yayılarak birleşmesi sonucu oluşan karbonkül, daha büyük, ağrılı ve ciddi lezyonlar olarak ortaya çıkar.

Dermis ve daha derin deri dokularının içinde pürülan sıvı toplanması ile oluşan deri apseleri, kırmızı nodüller üzerinde ortaya çıkan püstül ve kenarlarında eritemli şişlik şeklinde oluşur.

Deri Apselerinde Tedavi

Geniş fronküllerde ve tüm karbonküllerde insizyon ve drenaj gerekli olup, genellikle sistemik semptomlar fronküllerde bulunmayacağı için sistemik tedavi, karbonküllerde ve ateşin olduğu fronküllerde tercih edilir. Tekrarlayan enfeksiyonlar yıllarca sürebilir ve tekrarlayan enfeksiyonlarda stafilokok taşıyıcılığı araştırılmalıdır ve için her ayın ilk 5 günü günde 2 defa topikal mupirosin uygulanabilir.

Boşaltılan apse boşluğuna dren konması gerekebildiği gibi bazı durumlarda yaralı kısım cerrahi olarak da kapatılabilir fakat çoğunlukla cerrahi sargılarla kapamak ve yara bakımı yeterli olmaktadır.

Kan kültürü ve tam kan sayımı da istenmelidir. Ayrıca tedavi sırasında insizyon ve drenaj esnasında bakteriyemi olabileceği için kalp kapak enfeksiyonu için risk altında olan hastalara antibiyotik profilaksisi uygulanması gerekir.

Hafif olduğu zaman tedavi oral başlanır ve 10 günde tamamlanır. Klindamisin veya eritromisin kullanılabilir.

Selülit

Alt dermis ve subkütan yağ dokusunun tutulduğu akut bir enfeksiyon olan selülit, uzuvlarda hassasiyet, ağrı ve eritem ile başlarken lezyonun deri üzerindeki sınırları eriziplein aksine belirgin değildir. Ateş, üşüme ve titreme de görülürken ciddi olgularda ise bakteriyemi ile birlikte ateş, taşikardi, konfüzyon ve hipotansiyon gelişebilir. Hayvan teması veya kedi-köpek ısırığı sonrası oluşan selülitlere de rastlanabilir ve lenfatikler ile yayılım riski olan selülit, ciddi bir enfeksiyon olup risk faktörü olarak deri bariyerinin bozulması, venöz yetmezlik, obezite, gebelik splenektomi, tibial kırıklar ve daha önce selülit geçirme öyküsü söylenebilir.

Selülit Tedavisi

Tanı erken konulmalıdır ve tedaviye başlanmalıdır. Bu noktada önemli olan şeylerden biri hastaneye yatırma işlemi gereken bir hastada tedavi parenteral başlanması ve klinik kontrol altına alındıktan sonra oral tedaviye geçilmesidir.

Toplum kökenli selülit vakalarında şunlar verilebilir:

  • sefazolin
  • sefadroksil
  • sefaleksin
  • klindamisin
  • eritromisin

Selülit ataklarının önlenmesinde şunlar önemlidir:

  • Ayağın kuruluğunu önleyecek yumuşatıcı kremler
  • Altta ödem varsa ayağın yükseğe kaldırılması, varis çorabı kullanılması
  • Diüretik tedavi

Selülitin Özel Tipleri

  • Lenfanjit: Lenf yolu enfeksiyonu olan lenfanjitte lenf yolu üzerinde ağrılı, çizgi şeklinde kızarıklık görülür.
  • Erizipel: Erizipel daha çok yaşlılarda ve küçük çocuklarda görülür ve hastalıkta ateş ile birlikte ağrılı, ödemli bir lezyon görülür.
  • Erizipeloid: El ve parmaklarda ortaya çıkan ve pembe renkli olan erizipeloid, kasap ve balıkçılarda sık görülür.
  • Eritrazma: Vücudun kıvrım yerlerinde oluşan kahverengi-kırmızımsı yamalar şeklinde kendini belli eder.
  • Vibrio fulnificus: Tuzlu su ile temas sonucu oluşan vibrio fulnificus, oluştuğu kişide altta yatan karaciğer hastalığını gösterebilir ve hızlı yayılır.
  • Pyoderma gangrenozum: Lösemi, inflamatuar bağırsak hastalığı ya da romatoid artriti olan hastalarda görülür.

Derin Doku Enfeksiyonları Nelerdir?

Nekrotizan Fasiit

Yumuşak doku enfeksiyon türlerinden biri olan nektrotizan fasiit, cilt ve kas dokusunun yanı sıra deri altı dokusunu da tahrip edebilir ve genellikle et yiyen bakteri olarak bilinen A grubu streptokok enfeksiyondan kaynaklanır. Bu enfeksiyon küçük bir kesikten bile kapılabilir ve hızlı ilerleyebileceği için erken tedavi son derece önem taşır. Belirtilerin arasında cildin sıcak, kırmızı olması ve bir kasın inmiş gibi hissedilmesi vardır. Ayrıca enfekte olan alandan sızma olabildiği veya kötüleştikçe rengi bozulabildiği gibi kabarcıklar, yumrular, siyah noktalar, diğer cilt lezyonları da görülebilir ve diğer belirtiler şunlardır:

  • yorgunluk, zayıflık
  • titreme ve terleme ile ateş
  • bulantı, kusma
  • baş dönmesi
  • seyrek idrara çıkma

Tanıyı koymak için doktor, cilt dokusundan biyopsi örneği alabilir. Kan testleri ve BT taraması da doktorun tanı koymasına yardımcı olur.

Nekrotizan Fasiit Tedavisi

Tedavide ise güçlü antibiyotikler kullanılır. Bu antibiyotikler damardan verilir. Ancak ölü dokunun derhal çıkarılması gereken durumlar da görülür.

Piyomiyozit

Primer kas absesi anlamına gelen piyomiyozit, kasın, herhangi bir penetran travma veya vaskuler bozukluk olmaksızın ortaya çıkan akut bakteriyel bir enfeksiyonudur ve genellikle tropikal ülkelerde görüldüğünden tropikal miyozitis de denir. Piyomiyozit tanısı koymak için bazı belirtiler: lokal kas ağrısı, ateş, lökositoz.

Piyomiyozit Tedavisi

Ultrasonografi yardımı ile abse drenajı ve antibiyotik tedavisi ilk olarak uygulanan işlemlerdir. Ayrıca özellikle ön tibial bölgede kompartıman sendromu söz konusu ise drenaj ile birlikte fasiotomi ve debridman gerekebilir.

Gazlı Gangren

Dokuların kanlanmasının bozulması, oksijensiz kalması nedeniyle çürümesi olarak tanımlanan gazlı gangren, birden çok organı da etkileyebilir ve tedavi edilebilir fakat tekrarlayabilir de. Akut gazlı gangren ve gazlı gazlı gangren olarak iki türü vardır. Akut gazlı gangren 6 haftaya kadar sürerken, 6 haftadan uzun sürenler kronik gazlı gangrendir. Dokununca çıtırtı geliyorsa gazlı gangrendin içerisinde gaz var demektir, nbuna gazlı gazlı gangren denir. Gazlı gangrenin önemli bir belirtisi dokunun renginin kararıp siyaha dönmesidir.

Gazlı Gangren Tedavisi

Daha çok şu tedaviler tercih edilir:

  • Dokunun kanlanmasının arttırılması
  • Doku ya da organın kesilmesi
  • Tedavide kullanılan ilaçlar da vardır.

 

 

 

Bu gönderiyi paylaş